Moderniteye şartsız teslimiyet ve itaat sonucunda ortaya çıkmış, kadim kültüre meydan okuyan nevzuhur bir hayat tarzıdır popüler kültür. Modern dünyanın arsız ve yaramaz çocuğudur o. Bugün artık insanların düşünce dünyasından iktisadi yaşantısına kadar hayatın her alanı ve her anı bu anlayış ve hayat tarzı tarafından ele geçirilmiş durumda. Dünyaya şöyle bir baktığınızda ahenkli, aheste ve âsude bir hayat bulamazsınız popüler kültürün hâkim olduğu toplumlarda. Yemeğini bile oturup huzuru kalple yiyemeyen insanların olduğu bir toplumu varın siz hayal edin!
Popüler kültürün temeli hızlı tüketim ve çabuk kullanıma dayanır. Fastfood bir hayat tarzıdır yani. Onun ürettiği ürünlerde kalıcılık göremezsiniz. Gençlerin dinlediği şarkılara bakın. Kullan, tüket, kaldır at, yenisini al, dinle, onu da kaldır at türündendir. Hiçbirisinde kalıcılık yoktur; ticaridir çünkü. Kalıcılık istemez zaten popüler kültür. Onun hedefi daha çok para kazanmaktır ve bunun için kendi çarkı dönmelidir.
Yıllar geçse de eskimeyen, her daim zevkle dinlediğimiz geleneksel müziğimizin eserleri nerede, şimdiki popüler şarkılar nerede? Aradaki fark bu kadar net ve bariz! Edebiyatımızda da maalesef bu sıkıntı var. Çok satmak için popülaritenin tuzağına düşen birçok kalem var piyasada. Mesela, yayınlanacak bir kitabınız var, çok satsın istiyorsanız mutlaka kitabınızın adında aşk kelimesi geçmeli. Kelime güzel de; bu tür kitapların büyük çoğunluğunda aşk kavramının içi boş. Okuyucu parasını veriyor kitapçıdan kitabı alıyor. Evine gidince koltuğuna yaslanıyor ve kitabı okumaya başlıyor. Bir nevi hayal kırıklığına uğruyor ve aldatıldığını hissediyor. Çünkü insanlık tarihi kadar kadim olan aşk kavramının aslını, esasını kitapta bulamıyor.
Takip ettiğim çok değerli yazarlar var. Bunlar toplumun bir kesimi tarafından hiç tanınmıyor bile. Ama popüler kültürün bize dayattığı yazarların kitapları vitrinlerden tezgâhlardan düşmüyor. Çok satılanlar listesinde zirvede duruyor. Müziğinden edebiyatına kadar her şeyi kendi dünya anlayışına benzetme çabasındadır popüler kültür. Gayesi ısrar ve inatla kendi ruhsuz tarzını oluşturmak, yaymak, satıp paraya tahvil etmektir. Bu gayesine ulaşmada ise en önemli aracı medyadır. Özellikle televizyon ve sosyal medya... Medya sürekli yeni bir hayat tarzı sunuyor bize ve bu hayat tarzını da tek alternatif ve model olarak gösteriyor. Hâlbuki bize dayatılan bu hayat tarzı bizim hür irademizle ortaya koyduğumuz bir tercih değil. Yani başkalarının hayatını yaşıyoruz biz. Bu hayat tarzına uygun yaşarsak modern oluyoruz. Modernlik bu değil tabii ki! Hal böyle olunca ortaya modern kölelerden oluşan bir insan kalabalığı çıkıyor. Farklı bir kitle kültürü doğuyor. Başkalarının bize model olarak sunduğu bir hayatı yaşadığımızı fark ettiğimiz ve bu hayatı elimizin tersiyle çukura gömdüğümüz gün yepyeni bir dünyaya kapı aralamış olacağız. O zaman biz kendimiz olacağız, güçlü olacağız, hür olacağız, mutlu olacağız, huzuru bulacağız.
Her şeyi paraya irca edebilen bir zihniyettir popüler kültür. Bunun için de tüketimi körükler devamlı. Her zaman ve her devirde egemen sınıf olan sermayenin yanındadır, egemenlerden yanadır. Mesela, iyi bir kitap okuyucusu iseniz, sizi hep yolunacak kaz olarak görür. Abartmıyorum bu böyledir. Medyayı da kullanarak haksız bir rekabetle, cebinizdeki parayı bir şekilde kapmanın peşindedir o. Bütün derdi budur. Hiçbir ahlâki değer, estetik kaygı tanımaz. Halk böyle istiyor der, şeytani bir hile ve sahtekârlıkla. Asla başka seçeneklere hayat hakkı tanımaz. Aslında halkın öyle istediği falan da yoktur. Büyük bütçelerle yazılı ve görsel medya, bilbordlar, internet siteleri, sosyal medya onların istediği ürünlerle donatılmıştır. Halk mı istiyor yoksa bu egemen sınıf mı seçiyor sormak lazım? Bu kadar saçma bir şey olabilir mi? Cehaletin egemenliğinden başka bir şey değil bu. Modern cehalet… Bilinçleri kontrol altına alarak bütün dünyada sömürü çarklarını döndürmeye devam ediyor popüler kültürün argümanları. Bu ticaret falan da değildir. Ticaret dediğiniz şey, bizim mahalle bakkalımız rahmetli Hasan Amca ile beraber mezara gitti. Ticaretin de bir ahlaki yönü var. Bunu biz insanlığa rol model olarak Ahilik kültürüyle gösterdik.
Sizin ihtiyacınızı da dikkate almaz popüler kültür. İnsanların temel ihtiyacıdır bu demezler. Sürekli tüketmeniz ve paranızı onların kasasına aktarmanız için ihtiyaç icat ederler. Ayrıca sizin hep nefsâni yanınızı, insani zaaflarınızı görür ve vurgunlarını oradan yapmak isterler. O zaman biz akıllı insanlar olarak bu çarka çomak sokmak durumundayız. Biz insanız ve insani değerlerin yaşatılmasından yana olmalıyız. İnsan, ticaret metaı veya sömürü aracı değildir. Dolayısıyla insanı merkezine alan kültür, sanat ve eğitim alanı da ticari bir kazanç kapısı olamaz, olmamalıdır. Biz, birileri para kazansın diye kitap okumuyoruz. Birileri kısa yoldan köşeyi dönsün diye müzik dinlemiyoruz. O zaman popüler kültürün karşısına kendi alternatif tarzımızla çıkmalıyız. Niçin güdülelim başkaları tarafından? Niçin bizim okuyacağımız kitaba başkaları müdahil olsun, başkaları karar versin? Niçin bizim gündemimizi başkaları belirlesin? Nelerle besleneceğimize, neyi giyeceğimize ve neyi okuyup dinleyeceğimize bizim adımıza niçin başkaları karar versin?
Bu çağda en mühim mesele özgürlüğümüzü koruyabilmek ve özgürlük alanımıza başkalarının müdahale etmesine izin vermemektir. Bu hem insani, hem de milli bir görevdir bizim için. Namustur, şereftir, haysiyettir özgürlük. Özgürlüğünü kaybeden ruhunu kaybeder, ruhunu kaybeden insanlığını kaybeder. Bu yüzden, izleyeceğimiz programdan, okuyacağımız kitaba kadar her şeyi kendimiz seçelim. Popüler kültürün propaganda araçlarının etkisi altında kalmayalım. Değerli dostlar, bu çok önemli bir mevzu. Onların gözünde siz ne kadar çok tüketirseniz o kadar değerlisiniz. Onların anlayışında popüler hayata karşı olan, katılmayan, sürü olmamak için direnen insanların hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Onların size bakışı böyledir. Bu bir egemenlik ve güç savaşıdır. Küresel şirketler de bu egemenlik ve güç savaşının en önemli aktörleridir. Bunun için aklımıza ve gönlümüze mukayyet olalım.
ŞİİR FALINDAN:
Bu âdem dedikleri,
El, ayakla baş değil.
Âdem manaya derler,
Suret ile kaş değil.
Kaygusuz Abdal