Her kriz bir kahraman çıkarır. Covid-19 yani koranavirüs de Fahrettin Koca’yı bize emanet etti. İlgili ve bilgili. Hassas bir kişiliği var. Bakan olmasa kesin şair olurdu. Her canlı yayınını takip ettim. Sözleri, konuşma tarzı ve insanlara yaklaşımı ileri derecede medeni.
Medeni deyince insanların aklına zorla Avrupa’yı çaktılar bir çivi gibi. Bakınız Sırbistan AB’ye isyan bayrağı çekti; virüs yüzünden kimse yardım etmiyor Sırplara. Her şeyin kâğıt üzerinde olduğunu söyledi Sırbistan Cumhurbaşkanı Vukiç. Bu, birlikten ayrılmanın ilk sinyali. Avrupa Birliği’nde herkes kendi derdine düştü. Virüs ’ün en çok can aldığı İtalya’ya, Rusya ve Türkiye yardım ediyor. Oysa Rus korkusuyla kuruldu Avrupa Birliği. İlginçtir ki Türkiye de AB üyesi değil, ama insan üyesi.
Almanya, İtalya’ya sınırlarını kapattı. Fransızlar el yıkama dersleri alıyor. İngiltere’de kraliyet ailesi saraya kaçtı. Almanya’da Merkel (Başbakanları) sadece kendini düşünüp her hafta virüs testi oluyor. Benelüx Ülkeleri (Belçika-Hollanda-Lüksemburg) ise olayı anlamadı bile. Oysa AB’nin başkenti Brüksel, Belçika’nın da başkentidir. Avrupa Ülkeleri birbirilerinin maskelerine el koydular, haydut gibi. Alın size medeniyet.
Büyüklerimize dönelim. Sağlık Bakanımız hiçbir zaman yaşlılarımız demedi. Büyüklerimiz demek ne güzel. Medeni (!) Avrupa’da yaşlılar zaten ölecek diye hastanelere bile alınmazken devletin bakanı büyüklerimize sahip çıkın diyor. Evet, büyüklerimize sahip çıkalım.
Sahip çıkmak nasıl olur. Evde kal demek yerine yanımızda kal demekle olur. Belki de büyüklerimiz bizden bunu istiyor. Belki de dikkat çekmek için bunu yapıyorlar. Bunun bir sosyal deney olduğunu düşünelim.
Milyarlık cep telefonu, milyonluk ayakkabısı, kendini bilmez tavrıyla yeni yetme sosyal medya tacizcileri geçenlerde bu büyüklerimizi rahatsız ettiler. Sosyal medyada böyle videolar popüler oldu. Ne yazık.
Büyüklerimizin yüzündeki korku, Kore Gazilerimizin savaştaki korkusuyla eş değerdi. Meydan nerede, savaş neden, savaşanlar kim, bu ülkenin gençleri büyüklerine neden savaş açsın?
Sosyal medya linç alanı. Eskiden açıktan yapılan insanları sözle taciz ve korkutma işi, sosyal medyaya sıçradı. İnternetin, cep telefonunun,3G teknolojisinin gelişimden bu yana herkes haberci, herkes kameraman, herkes metin yazarı. 5G ile covid-19 arasında ne gibi bağlantı var, bunu kim biliyor?
“Dahi” anlamındaki -de’nin ayrı mı bitişik mı yazıldığını bile bilmeyen lise ve üniversite öğrencileri her cümlenin sonunda koydukları “aynen” kelimesiyle bilgiç olduklarını zannediyorlar. Bir yarışma programında görmüştüm: tıp fakültesi mezunu bir doktor, endüstri’nin “sınai” kelimesiyle anlamdaş olduğunu ancak yarı yarıya jokerle bilebildi. Bu genç doktorumuz acaba cep telefonuyla Eyfel’de kısa film çekmiş midir?
Düşündürücü ve ibretlik bir durum. Biz insanlar elimizde kameralarla insanları “ifşa etmek” (ne demekse!) yerine evlerde kimler hangi durumdadır, neden araştırmıyoruz. Bu birtakım ağaç deyince çıkan fakat bugün ölü taklidi yapan barışsever ve hümanist çevreci dernekler nerede? Boğaza nazır konken düzenleyen çağdaş yaşamı destekleyenler nerede?
Devlet nerede, savunmacı cevabınızı duydum. Emin olun devlet her yerde. Hatta maskeleri ücretsiz dağıtacak kadar e-ptt. avm’de.
Evine dön çağrısı elbet kolay olanı. Hataya izin vermeyeceğiz, vermemeliyiz. Covid-19 nedeniyle 65 yaş üstüne yasak çıktığı ilk gün, Konya’da bir büyüğümüz zabıta memuruna şöyle demişti: “evde televizyonum yok, yasaktan haberim de yok”
Bu ayıp kimin, hangi mahallenin!
Yutubırları takibi bırakın, büyüklerinizi takibe alın, ama onları korumak için.
Fatih Bilaloğlu 5 Yıl Önce
Ağzına ve kalemine sağlık Fatih hocam
Haşim Geyik 5 Yıl Önce
EyvAllah bu durumda iken bile haddimizi aşmaya devam ediyorsa bu milletin evlatları ders alacak çok daha işimiz var demektir. Allah (cc) 'ü yar ve yardımcımız olsun. Beratımızı alabilmeyi cümle Ümmet' i Muhammed'e nasib etsin. Yüreğine emeğine sağlık diyor, sağlıklı ömürler diliyorum...