Geçenlerde sosyal medya hesabımdan şöyle bir paylaşım yapmıştım: “Çok zengin olsaydım Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde bahsettiği medeniyetimizin kadim şehirlerini ve bu şehirlerdeki tarihi mekân ve eserleri görmek isterdim. Mesela Trablusşam'da Cennet mekân Abdülhamit Han'ın yaptırdığı muhteşem saat kulesinden şehri temaşa eyler, hala ayakta olan Osmanlı çarşılarında Türk kahvesi içip tarihin derinliklerine dalmak isterdim. Başka işin yok mu senin kardeşim, diyenlere cevabımdır: Kardeşim siz bu dünyada yaşadığınızı zannediyorsunuz ama aslında yaşamıyorsunuz!”
.
Gezmeyi, keşfetmeyi seven bir insanım. Öğretmenler günü dolayısıyla, görev yaptığım okulda öğrencilerimizin yaptığı ankette en gezgin öğretmen seçilmişim. Bu özelliğim öğrencilerimin de gözünden kaçmamış. Seyahat güzeldir, insana ruh ve beden dinginliği verir. Şunu da burada anti parantez itiraf edeyim: Şiirlerimin birçoğunu seyahatlerimde yazmışımdır. Seyahat esnasında doğmuş, ardından mısralara dökülmüştür. Anadolu’da birçok şehri gezdim, doğal güzelliklerini gördüm, bu şehirlerde medeniyet dünyamıza ait tarihi alan ve eserleri ziyaret ettim. Bu benim içimde bir tutku, belki de tutkudan da öte; tarif edilemez bambaşka bir şey.
.
Seyahat ve keşif dergilerine bayılır, keyifle okurum. İnternette yaptığım gezintilerde de bu böyledir. Görmek istediğim ama bir türlü göremediğim yerleri şimdilik ajandama not ediyor, web sayfaları üzerinden ziyaret ediyorum. Gidip görmek gibi olmasa da en azından gidip görene kadar fikir sahibi olmuş oluyorum. Kendi kültürünü okumak, öğrenmek, gidip yerinde yaşayarak, bizzat görerek, dokunarak tanımak, o tarihi atmosferin içinde kendini bulmak apayrı bir duygu.
.
Eş, dost ve ahbaplarım bilir ki, benimle gezmek biraz yorucudur. En ince detayına kadar incelemek, fotoğraflamak, kayıt yapmak, not almak seyahatlerimde vazgeçemediğim alışkanlıklarımdandır. Zaman zaman ne buluyorsun o taşlarda, diyenler çıkıyor. Eee fastfood kültürüyle, tüketim çılgınlığıyla büyüyen akıldan başka soru çıkmıyor haliyle. Alıştık artık bu tür sorularla muhatap olmaya. Ne diyeyim, taşlardaki sırrı göremediysen, sen de yaşamıyorsun bu dünyada!
.
Hayatınızın giderek monotonlaşmaya, rengini kaybetmeye başladığını fark edeli epey olduysa durum vahim demektir. Şehrin gürültüsünden bunalmış hatta kendinizi havasızlıktan boğulacak gibi hissediyorsanız daha neyi bekliyorsunuz? Hemen valizinizi hazırlayın, fotoğraf makinanızı, kaleminizi, not defterinizi çantanıza atın planladığınız yere seyahate çıkın. Yeni yerler, yeni insanlar, yeni kültürler sizi bekliyor. Yepyeni bir dünya ile tanışmak size iyi gelecektir. Hayatınıza renk gelecek, bilgi ve kültürünüz artacak, yeni dostlar edinecek, sıkıcı ve tek düze hayattan uzaklaşmış olacaksınız. Nasıl olacak bütün bunlar demeyin. İşte size birkaç öneri: Kendinizi gaza getirin, fırsatlar oluşturun, seyahati hayat tarzı haline getirmeye çalışın, arada sırada haritalara göz atın, seyahat dergilerini okuyun. Unutmayın kesenize göre seyahat yapma imkânınız da var.
.
İbni Battuta’nın seyahat üzerine söylediği şu söz çok hoşuma gider: “ Seyahat sizi önce sözsüz bırakır, sonra da bakmışsınız ki iyi bir hikâye anlatıcısı olmuşsunuz. ” Gezdiğiniz, gördüğünüz, keşfettiğiniz yerler hakkındaki izlenimlerinizi not etmeyi, fotoğraflamayı sakın unutmayın. Yol hikâyelerinin ayrı bir tadı vardır. Her gittiğiniz yerde faklı bir hikâye karşılar sizi. Dikkatli dinleyin ama mutlaka not edin, kaydedin bir kenara.
.
Sevgili okur, seyahate benim gibi meraklıysan işte sana güzel bir program önerisi: TRT’nin kültür kanalı TRT2’de hoş bir program var. Kültür programlarına, tarihe ve seyyahların yazdıklarına ilgi duyuyorsan mutlaka izlemeni tavsiye ederim. Benim de hayranı olduğum Evliya Çelebi’nin rotasını takip eden bir program bu. Programın adı: Evliya Çelebi. Youtube kanalından programın eski bölümlerini de izleyebilirsiniz. Ömrünün kırk yılını o günün şartlarında Osmanlı coğrafyasını gezmeye adamış, notlar almış, bize Seyahatname gibi eşsiz bir eser bırakmış sıradışı bir adamdır Evliya Çelebi. Orta Avrupa’dan Ortadoğuya, Nil’den Hazar’a nice nice şehirleri gezmiş. Program çok hoş ve o kadar da zihni manada doyurucu. Programın yapımcısı Mustafa Aksay. TRT’yi bu güzel işten dolayı tebrik ediyorum. Program sunucusu Ömer Faruk Aksoy’un performansı da mükemmel. Kendisi de bir seyyah, aynı zamanda fotoğraf sanatçısı. Geçenlerde bir yerde elli beş ülkeye seyahat ettiğini okumuştum. BBC gibi çeşitli büyük TV kanallarına da belgeseller çekmiş. Peki, Evliya Çelebi’nin rotasını bu yüzyılda takip etmek, o şehirlere onun gözünden bakmak ve anlattıklarını bire bir yaşamak nasıl bir duygu? Bunu programı izlediğiniz zaman anlayabilirsiniz ancak.
.
Bu tür programlara, kitaplara ihtiyaç var. Bırakın gençlerimizi, yetişkinlerimiz, okuryazar mürekkep yalamışlarımız bile gönül coğrafyamızın kadim şehirlerinden habersiz. Bize ait kodlar aslında bu kadim şehirlerimizde saklı. Buralardan nasıl bihaber olabilir, nasıl uzak kalabiliriz?
.
ŞİİR FALINDAN:
İdrak etmese de bazı kesimler
Bizdedir mertlikte zirve isimler
Başka âlemler var başka mevsimler
Zamanı gösteren ibre içinde
(Recep ŞEN)