Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların planının egemen olduğu karmakarışık bir dünyada yaşıyoruz. Şeytanların bağlandığı mübarek ayda bile kendini bağlayamayan, şeytana pabucunu ters giydirecek sözde müslümanların haline üzülmemek elde değil. !!
Ramazanda yaşananlara baktığımızda;
-Eşine yakınlarına kurşun yağdıran koca 3 kişinin canına kıyıyor.
-Eşine ve ailesine ateş eden damat 2 kişi öldürüp,2 kişi yaralıyor.
-Sapık evlat sokak ortasında annesini döverek, oturdukları gecekonduyu ateşe veriyor.
-Uyuşturucu müptelası babasını önce dövüp sonra vuruyor.
-Eski yeni muhtar çatışmasında 2 kişi ölüyor.
-İftar sofrasında iki taraf birbirine giriyor.
-Adam nikahsız yaşadığı kadının kıskançlıktan boğazını kesiyor.
-Kadın komşu çocuğunu öldürüyor. Daha neler, neler!
Cennet ülkemizin her köşesinde yaşanan cehalet, vahşet ve her türlü olumsuzluklar her geçen gün salgın bir hastalık halini alıyor.
Dindar toplumumuzda dinî kaide- kuralların yaşantımıza eylemlerimize yansıtmadığı için, durumun hiçte iç açıcı olmadığı açıkça görülüyor. Ahlaki bozulma her geçen gün artarak değerler gün begün değersizleştiriliyor.
Yalanı, riyayı, gösterişi hayat biçimi olarak algılayıp, kokuşmuşluğa kirlenmeye alışır hale geldik. Aile ile kazandığımız fedakârlık, vefa, işbirliği gibi değerler zayıflayarak, her türlü tehlikeye karşı dayanan aile bağlarımız hızla çözülüyor. Evlenme yaşı yükselirken, boşanmalar her yıl artarak çoğalıyor. Peygamberimiz (SAV)in ahlakı, adaleti, ilim ve irfana verdiği önem toplumda itibar görmüyor. Değerleri kaybolmuş şekil dindarlığı ortaya çıkıyor.
Şiddete, hileye, havadan para kazanmaya, güven hırsızlığına, vergi kaçırmaya, her türlü eğlenceye ve israfa gösteriş ekonomisine harcamalar hızla artıyor.
Zenginleştikçe, modernleştikçe dinî ve ahlaki değerlerinden uzaklaşan toplumumuza dindar bir toplum muyuz? Yâda günah kiriyle kokuşmuş bir toplum muyuz? Sorusunu sormak gerekiyor.
Cennet vatanımızda her yapı ve statüdeki insanın nefis muhasebesi yaparak, Yaradana kulluğun neresinde olduğunun tespitini yapmak zorunda olduğu kanaatindeyim.
Konuyu Cahit Sıtkı TARANCI'nın bir şiiri ile bitiriyorum.
-Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
-Memleket isterim Ne başka dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun
-Memleket isterim Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin evi barkı olsun.
-Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikayet ölümden olsun.
HAYIRLI BAYRAMLAR.